IstanbulCoders grubu için Mart 2015’te İTÜ Teknopark’ta yaptığım sunum.
Here is the presentation that I gave for IstanbulCoders group in March 2015.
Martin Ramirez çok yetenekli bir fotoğrafçıydı. Ne var ki, beynindeki tümörü aldırmaya parası yetmiyordu. Hastanedeki yatağında yatarken, kafasında, nereden ne kadar para toplayabileceğini düşünüyordu. Fakat 250 Bin Pesonun beşte birinden ötesine geçemiyordu bir türlü.
Orta okul ve lisedeyken, şehirde yürüyerek dolaşmayı ve bu arada hiç durmadan tartışmayı çok severdik. Orta okula başladığımdan beri aynı sınıfta birlikte okuduğumuz Burak Pehlivan’la böyle çok dolaşırdık. Otobüse atlar, her seferinde İstanbul’un farklı bir köşesine giderdik. Akşama kadar yürürdük. Yol bizi nereye götürürse.
Yılın en güzel zamanlarından biri, karlı bir gecenin ardından, güneşli bir sabahta uyanmak. Her tarafı, bembeyaz, yumuşacık pamuk gibi kar kaplamış olur. İstanbul’da bunu yılda bir veya iki gün yaşamak mümkün oluyor. Böyle günlerde, sabah erkenden kahvaltımızı yapıp, ailecek dışarıda yürümeyi seviyoruz.
Bir programcı için, birkaç gün, nihai hiçbir değer üretmeyen, hata arama çalışması yapmak çok doğaldır. Hatta, bence programcılık neredeyse, hata aramakla eşdeğer bir iş. Bu durumda çalışırken, özellikle başlarda kendimi ve işimi sık sık sorgulardım. Acaba zamanımı boşa mı harcıyorum? Başka bir iş mi yapsaydım?
İnsan için en zor şeylerden biri, alıştığı bir ortamı bırakıp yeni bir ortama geçmektir. Ben bunu defalarca yaptım, her seferinde çok zorlandım; ama geriye dönünce hiç pişman olmadım. Tersine şimdilik çok memnunum.
Türkiye’deki en büyük emek israflarından birisi İngilizce öğreniminde gerçekleşiyor. Çevremde çok insan biliyorum, yıllarca İngilizce öğrenmek için vakit harcamış, ama hep yanlış yerlerde harcamış.