Pratik insanlar genellikle ne işin felsefesiyle ilgilenir, ne de bu tür şeylerin faydasına inanır. Bu insanları anlıyorum. Hakikaten herhangi bir konunun felsefesine veya teorik tarafına girdiğinizde, yanıltıcı ve bir işe yaramadığı halde sizin tüm zamanınızı alan sonu gelmeyen meselelere girmek çok olağan.

Fakat ben özellikle burada işin felsefi temellerine girmeyi lazım görüyorum. Çünkü felsefi temeller, problem uzayını etraflıca dolaşmayı sağlar. Bu çok önemli bir şey, çünkü problem uzayını bütüncül bir şekilde görememek, yanlış problemleri çözmeye bizi sürükler. Kalite yönetiminin en büyük derslerinden birisi, yanlış problemi çok iyi bir şekilde çözmektense, doğru problemi kusurlu bir şekilde çözmenin çok daha faydalı olduğudur.

Fred Brooks 80’li yıllarda yayınladığı “No Silver Bullet” makalesinde, yazılım işinde hiçbir aracın veya yöntemin, karmaşıklık problemini kolayca çözebilecek bir formül olamayacağını söyler. Bu prensibi, tüm karmaşık organizasyonel ve teknik problemlere genelleştirebiliriz. Ne benim burada anlattığım yöntemler, ne başka yöntemler, elimizdeki zor problemleri kolayca çözmemizi sağlamaya yetmez. Muhakeme gücünün yerini alabilecek hiçbir reçete veya algoritma yoktur.

İşte tam da bu yüzden, kullandığımız tüm yöntem ve araçların altında yatan mantıksal ve felsefi temelleri öğrenmek gerekir. Çünkü tüm yöntem ve araçlar sonsuz bir problem ve çözüm uzayının içinde sınırlı bir alanda işe yarar. Eğer o sınırları bilemezseniz, çekiç kullanarak vida çevirmeye çalışırsınız. Her aracın işe işe yaradığı problemler sınırlıdır. Halbuki problem uzayı sonsuzdur. Sınırların farkında olmak, işte bunun için, felsefi temelleri anlamak gerekir.